Güney Kafkasya’da Küresel Jeopolitik Değişimlerin Etkisi: Azerbaycan İçin Zorluklar ve Fırsatlar

Güney Kafkasya’da Küresel Jeopolitik Değişimlerin Etkisi, Azerbaycan İçin Zorluklar ve Fırsatlar
Bu makale, küresel jeopolitik değişimlerin Güney Kafkasya ülkeleri üzerindeki etkilerini analiz etmekte ve özellikle Azerbaycan’ın bölgesel dirençlilik, enerji güvenliği ve lojistik bağlantıların sağlanmasındaki rolünü vurgulamaktadır. Rusya-Ukrayna savaşı, ABD-Çin rekabeti ve İsrail-İran geriliminin doğurduğu başlıca zorluklar ele alınmakta; Azerbaycan’ın çok yönlü dış politikası, Türkiye ve AB ile ortaklığı ile bölgenin savaş sonrası kalkınma potansiyelleri irdelenmektedir. Makale, Azerbaycan’ın yeni Avrasya mimarisinin şekillendirilmesindeki artan rolünü ortaya koymaktadır.
- yüzyılda Güney Kafkasya, küresel ve bölgesel güçlerin çıkarlarının kesiştiği bir bölge olmaya devam etmektedir. Son yıllarda yaşanan gelişmeler – Rusya ile Ukrayna arasındaki savaş, İsrail ile İran arasındaki gerginliğin artması ve ABD ile Çin arasındaki rekabetin yoğunlaşması – Güney Kafkasya ve özellikle Azerbaycan üzerinde doğrudan etkileri olan yeni bir jeopolitik gerçeklik oluşturmuştur. Bu bağlamda Azerbaycan, iç istikrarını koruyarak, uluslararası alandaki konumunu güçlendirerek ve çok yönlü dış politikasını sürdürülebilir şekilde yürüterek örnek teşkil etmektedir.
2022 yılında tırmanan Rusya-Ukrayna savaşı, Avrasya’nın stratejik dengesini derinden sarsmıştır. Rusya’ya yönelik artan yaptırımlar, Avrupa’nın enerji çeşitlendirme çabaları ve alternatif ulaşım ve enerji yollarına olan ilginin artması Güney Kafkasya’nın önemini artırmıştır. Azerbaycan, enerji ve lojistik güvenliğin sağlanmasında kilit bir ortak haline gelmiştir. 2022’de Azerbaycan ile Avrupa Birliği arasında imzalanan stratejik enerji iş birliği mutabakatı, 2027’ye kadar doğalgaz arzının iki katına çıkarılmasını hedeflemektedir.
ABD, bölgede demokrasi ve güvenlik konularında geleneksel olarak etkin bir aktör olmuş ve son dönemde yumuşak güç araçları ve ekonomik projelere verdiği destekle Güney Kafkasya’ya ilgisini artırmıştır. Azerbaycan; enerji, sınır ötesi tehditlerle mücadele ve bölgesel dirençliliğin artırılması gibi alanlarda ABD kurumlarıyla iş birliği yaparken, aynı zamanda Rusya, Çin, Türkiye ve İslam dünyasıyla diyaloglarını sürdürmektedir.
Çin’in “Kuşak ve Yol” (BRI) girişimi, Avrasya lojistik yapısını yeniden şekillendirmektedir. Güney Kafkasya, özellikle Azerbaycan, Orta Koridor’un (Middle Corridor) önemli bir parçası haline gelmiştir. Bu güzergâh, Çin’i Orta Asya, Hazar, Güney Kafkasya ve Türkiye üzerinden Avrupa’ya bağlamaktadır. Kuzey ve güney hatlarının sekteye uğradığı bir dönemde, bu rota stratejik öncelik kazanmıştır.
Azerbaycan; Bakü-Elet Limanı, Bakü-Tiflis-Kars demiryolu, dijital lojistik projeleri ve özel ekonomik bölgeler gibi ulaştırma altyapısına büyük yatırımlar yapmıştır. Bu sayede ülke, geleneksel yolların yerine güvenilir bir lojistik merkezi haline gelmiştir. Tam anlamıyla hayata geçirilirse Zengezur Koridoru da Azerbaycan’ın Doğu ile Batı arasındaki köprü rolünü daha da güçlendirecektir.
Gürcistan, Azerbaycan’ın ulaşım ve enerji projelerinde temel bir ortaktır. BTK demiryolu, Bakü-Tiflis-Ceyhan ve Güney Gaz Koridoru gibi hayati projeler Gürcistan topraklarından geçmektedir. Bu iki ülke arasındaki lojistik, enerji ve dijital iş birliği, bölgenin dirençliliğini ve rekabet gücünü artırmaktadır.
Gürcistan’daki siyasi istikrar, transit kapasitenin genişlemesini ve yeni yatırımların çekilmesini kolaylaştırmaktadır. Azerbaycan ile Gürcistan’ın altyapı modernizasyonu ve lojistik maliyetlerinin azaltılması yönündeki ortak çabaları, Orta Koridor’un işlerliğini artırmaktadır.
Azerbaycan ile Türkiye arasındaki ilişkiler özel bir yere sahiptir. Bu ilişkiler tarihi ve kültürel bağların ötesinde, 2021 Şuşa Bildirisi ile kurumsal stratejik ortaklığa dönüşmüştür. Türkiye, Azerbaycan’ın askeri ve siyasi ortağı olmasının yanı sıra, BM, İslam İşbirliği Teşkilatı ve Türk Devletleri Teşkilatı’nda da önemli bir diplomatik destektir.
Türkiye’nin Avrasya’daki etkisi giderek artmaktadır. Ankara, Güney Kafkasya, Orta Asya ve Orta Doğu’daki etkisini pekiştirirken, Azerbaycan da bu yeni güç denkleminde hem Türkiye’nin müttefiki hem de kendi başına güçlü bir aktör olarak öne çıkmaktadır.
Otuz yıl boyunca Ermenistan, bölgede diplomatik olarak izole olmuş ve “lojistik bir çıkmaz” konumuna gelmiştir. Türkiye ile diplomatik ilişkilerin olmayışı, kapalı sınırlar ve Azerbaycan’la süregelen ihtilaf, Ermenistan’ı bölgesel projelerden uzak tutmuştur. Ancak 2020’deki 44 günlük savaş ve Azerbaycan’ın toprak bütünlüğünü yeniden sağlamasının ardından yeni fırsatlar doğmuştur.
Azerbaycan ile tam kapsamlı bir barış anlaşmasının imzalanması durumunda, Ermenistan bölgesel ulaştırma ve enerji projelerine dahil olma şansı elde edecektir. Azerbaycan ve Türkiye ile ilişkilerin normalleşmesi, Ermenistan için ekonomik kazançlar, yatırım fırsatları ve altyapı imkanları anlamına gelecektir. Gürcistan örneği, Azerbaycan’la yakın iş birliğinin bir ülkenin ekonomik ve uluslararası konumunu nasıl dönüştürebileceğini göstermektedir.
Azerbaycan, Avrupa’nın enerji güvenliğinde önemli bir ortak olmaya devam etmektedir. Güney Gaz Koridoru, Rusya’dan azalan tedarikin ardından daha kritik hale gelmiş ve Azerbaycan, ek doğalgaz hacimleriyle uzun vadeli iş birliklerine açık olduğunu ortaya koymuştur.
Aynı zamanda Azerbaycan, yenilenebilir enerji projelerine büyük önem vermektedir. BAE, Suudi Arabistan, Türkiye ve Avrupa ile ortaklaşa kurulan güneş ve rüzgâr santralleri sayesinde “yeşil enerji” ihracatı için yeni fırsatlar ortaya çıkmaktadır. Bu projeler, küresel iklim hedefleriyle uyumlu olup, Azerbaycan’ı sorumlu bir enerji aktörü olarak öne çıkarmaktadır.
2020’deki zafer, Azerbaycan tarihinde bir dönüm noktası olmuştur. Karabağ üzerindeki egemenliğin tam olarak tesis edilmesi ve toprak bütünlüğünün uluslararası toplum tarafından tanınması, ulusal birliği güçlendirmiştir. Şu anda Azerbaycan, kurtarılmış bölgelerde kapsamlı bir imar çalışması yürütmektedir: yollar, konutlar, okullar, hastaneler, üniversiteler, havalimanları inşa edilmekte, altyapı yeniden kurulmakta ve nüfus bölgeye dönmektedir.
Bu süreçler, uluslararası normlara uygun şekilde, sürdürülebilir kalkınma, çevresel güvenlik ve insani boyutlara özen gösterilerek yürütülmektedir. Bu da Azerbaycan’ın savaş sonrası dönemdeki imajını güçlendirmekte ve diplomatik pozisyonunu sağlamlaştırmaktadır.
Azerbaycan, dış politikasında nadir görülen bir dengeyi korumaktadır. Türkiye ile stratejik ortaklık geliştirilirken, aynı anda Rusya, Çin, AB, ABD, İran ve İslam dünyası ile de yapıcı ilişkiler sürdürülmektedir. Bu çok vektörlü yaklaşım, ülkeye küresel türbülans döneminde özerklik, esneklik ve istikrar sağlamaktadır.
Doğu ile Batı arasında köprü konumunda olan Azerbaycan, “orta yol” stratejisi ile bağımsız ve sorumlu bir devlet olarak konumunu pekiştirmektedir.
Küresel değişimlerin ortasında Güney Kafkasya, sadece zorlukların değil, aynı zamanda yeni fırsatların da ortaya çıktığı bir alana dönüşmektedir. Büyük güçler arasındaki rekabetin yoğunlaşması, lojistik hatların yeniden şekillenmesi, enerji dönüşümü ve bölgesel dirençliliğin artan önemi bu stratejik bölgeyi uluslararası ilgi odağı haline getirmiştir.
Bu bağlamda Azerbaycan, değişen dünya düzenine etkin şekilde uyum sağlama kapasitesini ortaya koymaktadır. Toprak bütünlüğünün yeniden sağlanması, savaş sonrası yeniden inşa süreci, yeşil enerji projeleri, Kuşak ve Yol Girişimi’ne entegrasyon, AB ve Türkiye ile iş birliği, İran, Rusya ve ABD ile yapıcı diyalog gibi adımlar ülkenin dış politika stratejisinin olgunlaştığını göstermektedir.
Bu süreklilik hattı – stratejik vizyondan onun jeopolitik uygulamasına uzanan çizgi – Azerbaycan liderlerinin eylemlerinde açıkça görülmektedir. Haydar Aliyev, “Asrın Anlaşması”nı hayata geçirerek ve Bakü–Tiflis–Ceyhan petrol boru hattının inşasını sağlayarak ülkeyi güvenilir bir enerji tedarikçisi ve Avrasya’nın yeni enerji haritasının mimarı olarak küresel sahneye çıkardı. Bu adım, Azerbaycan’ın ekonomik bağımsızlığının ve dış politikadaki ağırlığının sağlam temelini attı. On yıllar sonra İlham Aliyev, bu temele dayanarak ona yeni – jeopolitik ve stratejik – bir boyut kazandırdı. 8 Ağustos 2025’te Washington’da gerçekleşen ve Ermenistan ile Ortak Bildiri’nin imzalanması, barış anlaşmasının parafe edilmesi, AGİT Minsk Grubu’nun kapatılması için ortak çağrı ve “Trump Rotası” (TRIPP) projesinin başlatılması ile sonuçlanan görüşme, tarihi bir dönüm noktası oldu. Amerika Birleşik Devletleri, ilk kez Güney Kafkasya’daki varlığını istikrar ve güvenliğin garantörü olarak pekiştirirken, bölge de kalıcı barışa ve yeni transit ile ekonomik formatlara entegrasyon için bir fırsat elde etti. Siyasi-stratejik alanda “Asrın Anlaşması” ile karşılaştırılabilecek önemdeki bu olay, Azerbaycan’ın bölgenin jeopolitik mimarisindeki değişimin başlıca mimarlarından biri olarak rolünü kesin biçimde teyit etti.
Azerbaycan sadece değişimlere tepki veren değil, aynı zamanda bu değişimlerin mimarlarından biridir — ulaştırma ve enerji koridorları inşa ederek, güvenlik mimarisi oluşturarak ve dengeli bir uluslararası tutum örneği sunarak. Azerbaycan örneği, orta ölçekli bir devletin birden fazla güç merkeziyle güvenilir bir ortak olabileceğini ve Doğu ile Batı, Kuzey ile Güney arasında bağ kurabileceğini göstermektedir.
Dünyanın birçok bölgesinin istikrarsızlıkla karşı karşıya olduğu bir dönemde, Azerbaycan egemenlik, pragmatizm, karşılıklı saygı ve çıkar dengesine dayanan bir kalkınma yolu sunmaktadır. Bu da onu sadece bölgesel düzeyde istikrarlı bir aktör değil, aynı zamanda küresel ölçekte istikrar sağlayıcı ve potansiyel bir arabulucu haline getirmektedir.
Sıtkı ŞEVKET, Ph.D.
Siyasi ve Hukuki Analizler Merkezi: Transatlantik Perspektif
Özet
Bu makale, küresel jeopolitik değişimlerin Güney Kafkasya ülkeleri üzerindeki etkilerini analiz etmekte ve özellikle Azerbaycan’ın bölgesel dirençlilik, enerji güvenliği ve lojistik bağlantıların sağlanmasındaki rolünü vurgulamaktadır. Rusya-Ukrayna savaşı, ABD-Çin rekabeti ve İsrail-İran geriliminin doğurduğu başlıca zorluklar ele alınmakta; Azerbaycan’ın çok yönlü dış politikası, Türkiye ve AB ile ortaklığı ile bölgenin savaş sonrası kalkınma potansiyelleri irdelenmektedir. Makale, Azerbaycan’ın yeni Avrasya mimarisinin şekillendirilmesindeki artan rolünü ortaya koymaktadır.